Işık vardır
Sabri ÖzdemirFotoğrafın tarihini okuyunca…
Bir s’es sokulur geceye fosforlu bir morartıda.
Sonra sonsuz saygılar sunarım denizden uzak bir martıya.
İşte böyle olunca…
Analog bakmalarım,
Sakal uzatmalarım oluyor karmaşalara.
Zamanı kuruyorum kurşun kalem koleksiyonumla.
Var say o zaman…
Örtücü açıktır tarih boyunca…
Çağlar ve kurgular çözülür okudukça.
Tarifsiz zaman aralıklarını diyafram gibi algılayınca…
Gerçek, NÜ’ den de çıplaktır fotoğrafla anlatınca…
Şok: Işıksız anlarda bile varır düşünce aydınlığa.
Bir söz belirir titrek mum ışığında: “Işık vardır adam’S olana…”
Le Gras’da bir evin penceresinden dışarı bakınca, bir çatı fotoğrafında: Niépce merhaba!
8 saat pozlamadan ve yavaşlatılmış zamanlardan, inanılmaz hızlara…
Acelemiz var dünyanın hızını değiştirmek adına…
Fotoğraf da dönecek aslına…
Ama asılsız insanlar dolaşıyor ortalıkta.
Ve ne çelişkidir aslında. Çok pahalı makineler kullandıkça uzaklaşıyor Camera Obscura.
Fotoğraflar, işte öyle inanılmaz, işte öyle negatif, işte öyle Madoz üslubunda…
Ruhu ve ruju unutma.
Yaptığım her ayarın bir şiir yazacağını bilen fotoğrafçılarla…
Bir seanslık doğru zamanlama.
Tersi: Bir uçurum kenarı fotoğrafında saf alkol: Photoshop sokarlar aklınıza…
Ve rujla boyanmaz çirkinlik karakter olmayınca…
Asılsız olur fotoğraflar. Asılsızdır fotoğraflar gibi bazı fotoğrafçılarda…
Fotoğrafçının gözleri vardır sinemada, şairin sözleri; hep bir resimsel özentinin ötesi ve berisi fotoğrafta…
Ve sokak başlar köşe başında…
Rejlander, Robinson, Cameron… Sanat aşkına !
Şaşırtılmış insanlar aşkına…
Gursky, Capa, Salgado, Bresson, Weston, Adams’tan d’Agata çılgınlığına.
Çılgınlık boyutuna varmak ya da arada kalmanın dayanılmazlığına.
Dostum, bütünleş mekanla…
Biraz çay, biraz ışık, kulübeler, belki bir Zenıt… radyo falan sonra,
Dayanılmaz bir terapidir deklanşör sesi. Duyarsınız fotoğraf başladığında.
Zenıt’ı sev, Niépce’ye saygı göster. Sakin ol ve çılgın… aman ha…
Yani, zaten ve elbette ışık vardır ADAM’S olana…