Her şeyi devletten beklemeyelim
Özcan YetginHer zaman insanların tembel olduklarından söz ederdi. Aslında güçlü ve becerikli insanların tembelliğe yenik düştüklerini ve sonrasında güç ve becerilerinin köreldiğini anlatırdı. Sayısız öğrenci yetiştirmek için kendini adamıştı. ‘Kimseye düşmanlığım yok, benimle konuşan herkesle konuşurum. Öfke tutmam söz konusu bile değil’ diyordu. Sevgi ve sanat insanı olan Akif Çodur hocanın son sözleri bunlardı, övünülmekten hoşlanmazdı. Yazdığı, yönettiği oyunlar ve sahnedeki muhteşem oyunculuğu ile herkese örnek olurdu. Ben onun affına ve sevgisine sığınıyorum. Yâd etmek için, unutmamak için yazıyorum. Peş peşe kalp krizinden giden insanlar kervanına ‘O’ da katıldı. Ruhu şad olsun. Hastanenin yetersiz oluşu, geçirdiği kalp krizi karşısında yeterli cihazların olmayışı onu aramızdan alıp gitti. Aklıma; her şeyi devletten beklemeyin argümanı geldi. Her ne kadar doğru olmasını istesek de. Peki, neleri devletten beklemeli, neleri beklememeliyiz? Hastahane cihazlarını ve personellerini almak kimin işi? Vergi ödemek kimin işi? Tamamen vergiye dayalı bir sistem devletinin aldığı yüksek vergilere karşın hizmet verememesi nasıl kabul edilebilir? İnsanlar bu kadar kolay mı ölmeli? Mesela mesai saati dışında gece yarısı zam yapmak nasıl karşılanabilir? Bizler sesimizi çıkartmadıkça fikirlerimiz gibi sesimiz kısılıp içimizde kaybolup gidecek. Sonra avaz avaz bağırsak ne fayda. Fikirlerimizi, düşüncelerimizi ve sesimizi yükseltmeliyiz. Hani kalpten gitmek deyimi var ya; gerçekten oraya doğru ilerlemeden daha güzel bir gelecek için, yapılanların ve yapılmayanların farkına varmalıyız. Bu aralar #DüzceKalptenGidiyor eğer sağlıklı hayat yürüyüşleri yapmazsak Türkiye’de kalpten gitmeye başlayacak. Daha sağlıklı, daha sanat ve daha sevgi dolu bir Türkiye ve dünya için, fikirlerle, sesimizle yürümeye başlama vakti. Haydi, adım atma vakti başladı…