Seçimlerimiz
Özcan YetginYağmur yağdığında damlaların yeni açmış ağaç dallarındaki çiçekleri dökmesine
ve baharı müjdeleyen karınca yuvalarının göğe yükselen toprak tümseklerini
çamura döndürmesine dahi üzülüyorken,
ülkemin yeni mahalli ve idari seçimlerinde dönen şaka gibi reklamasyon
ve süslü seçim propagandalarını görmezden gelemiyorum.
Kaldırıma araba çekene ceza yok, sigara yasağı kontrolü yok, vergi kontrolü yok,
yok, yok üstüne yok.
" Seçim var, vatandaş bizden soğumasın ve oyları etkilemesin. " mantığı var.
Kendimle bunların kavgasını yaparken,
muhtar adayları, aza ve genel meclis üye adayları,
belediye başkan adayları beni siyasetle barıştırmaya çalışıyor.
Oy sayısından çok, oy isteyen sayısı var.
Bir mahallede seçmen sayısının çok üstünde muhtar aday sayısı var.
Düşünüyorum da bizleri yönetmek isteyen ne kadarda çok yönetmen adayı varmış.
Tiyatro mu yoksa sinema filmi mi bilmiyorum?
Her halükarda seyirci kalacak olan yine bizleriz.
Kimse de çıkıp demiyor ki; ’’ Ben hizmet için değil, mevki ve para için aday oluyorum! ‘’
Tanıtım lansmanları, gezdirilen otobüsler, programların maliyeti
tabiki de yine bizlerin delik cebinden çıkacak.
1 Nisan sabahı gerçek anlamda şaka gibi bir gün bizleri bekliyor.
Uzun zamandır süren ekonomik kriz sanki 1 Nisan sabahı feraha kavuşacak
ve herkes iş güç sahibi olacak.
Aklıma en son şahit olarak katıldığım mahkeme salonundaki yemin geliyor;
" Namusun ve şerefin üstüne yemin eder misin? "
Uzun zamandır ilk defa yemin ettim.
Üstelik verdiği duruşma saatine riayet etmeyen ve beni hiç tanımayan bir hâkimin huzurunda!
Zaten kapı girişinde nasıl konuşmam gerektiği ve nasıl saygı duymam gerektiği de yazıyordu.
Yoksa mübaşirin önünde fotoğraflı kimliğim olmasına rağmen,
adımı ve soyadımı sorması tabi ki de zoruma gitmedi.
Ben bunu; " Kim olduğunu biliyor musun? " olarak algıladım!
Her şeyde olduğu gibi sadece uymak zorunluluğu var.
Gerçekten, ülkeyi çalmadan, satmadan yönetmeye;
Namusunuz ve şerefiniz üzerinize yemin eder misiniz?