Kendini yaşayan adam
Mehmet Şimşek“Bizim taksi Düzce anılarıyla yüklü. Ağır başlı, büyükçe, büyükçe Düzce’deki geçmiş günler yaşanıyor yeniden”
FERDA GÜLEY
KENDİNİ YAŞAYAN ADAM
Bir solukta okuyup bitirdiğim kitabın ismi “Kendini Yaşamak”
Cem Yayınları tarafından ilk baskısı 1990 yılında yapılan kitabın yazarı, ilginç bir siyasi kimlik olduğu kadar renkli bir kişilik: Hasan Ferda Güley…
Güley sıradan bir siyasetçi değil.
Geçmişinde 20 yıl CHP milletvekilliği ve 1974’de kurulan kabinede Ulaştırma Bakanlığı yapmış bir politik aktör.
Kitap, yakın tarihimizde hâlâ üzerinden sis perdesi kalkmamış bir trajik olayın iç burkan tasviriyle başlıyor:
“Uzun boylu, geniş omuzlu bir adam. Kolları arkasında bağlı. Ayaklarında ayakkabı yok. Çorapları üstünde yürüyor, boyunlarında meşin çantalar ve çapraz tüfekler asılmış pos bıyıklı iki adam arasında. Bir büyük ağaç. Ağacın altında bir tahta masa, masanın üstünde bir tahta sandalye. Sandalyeye doğru yukarıdaki dalların arasından kalın bir ip sallanıyor. Ucu halka haline getirilmiş, ilmikli bir ip. Ayakkabısız, kolları arkasına bağlı iri adamı iki yanındaki yürüyen adamlar bu ağacın altına getiriyorlar. Önce masanın sonra sandalyenin üstüne çıkarıyor, sonra sarkan ipin halkasını boynuna geçiriyorlar. Uzun boylu, geniş omuzlu adam donuk, korkusuz gözlerle bakıyor etrafına. Ve sonra boyunlarında meşin çantalar ve çapraz tüfekler asılı o pos bıyıklı adamlar masayı sert bir davranışla çekiyorlar, sandalye yere yuvarlanıyor ve uzun boylu, geniş omuzlu kolları arasında bağlı adam boşluğa düşüyor… hırıltılar… hırıltılar.. Adamlardan biri çantasından çıkardığı büyük bir kâğıdı ağacın gövdesine yapıştırıyor ve geldikleri tarafa doğru yürüyüp uzaklaşıyorlar, büyük, beyaz badanalı bir binaya doğru. Bu binanın üst katında açık, geniş bir pencere. Pencerede kolunu pervaza dayamış bir adam. Bu adam ağaçta, ipin ucunda dönerek sallanan iri adamı seyrediyor keyifli, acımasız bakışlarla”
Bu dramatik olayın geçtiği yer Düzce.
Tarih 27 Mayıs 1920.
Asılan adam Çerkezlerin ‘prens’ dedikleri Düzce ayaklanmalarının başını çeken Sefer Berzeg Bey.
Darağacında “hırıltılarla”can vermekte olan Sefer Bey’i büyük bir keyifle ve acımasız bakışlarla seyreden adam ise Çerkez Ethem…
DÖRT İDAMA DA SEYİRCİ KALMANIN AĞIR DRAMI
Pek tabiidir ki, küçük Ferda’nın Düzce’de dayılarına ait olan ekmek fırından eve dönerken gördüğü bu manzara hafızasında silinmez bir iz bırakacaktır.
Kendi deyişiyle söylersek, “Belleğimin en arka tarafındaki anı bu. Dörtbuçuk-beş yaşındaydım. Bu dramatik tabloyu olduğu gibi anımsıyorum”…
Kaderin cilvesine bakın ki aynı Ferda Güley, parlamenterlik yaptığı yıllarda Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ların idamına ret oyu veren 48 milletvekilinden biri olacaktır.
Gelin görün ki, dört idama da seyirci kalmaktan başka elinden bir şey gelmeyecektir…
VALİ BABANIN VE DÜZCELİ ÇERKEZ ANNENİN OĞLU
Ferda Güley, Bursa eski valisi Ali Osman Bey ile Düzceli Çerkez bir annenin oğlu olarak 1916 Ordu-Aybastı’da dünyaya gelir.
Burada küçük bir parantez açmanın zamanı.
Çocukluk döneminde sık sık annesinin akrabalarının bulunduğu Düzce’ye gelen Ferda Güley’in burada hayatının en önemli kırılma anlarına karşılık gelen hatıralar yaşayacaktır. Güley’in kaleme aldığı kitabın Düzce’de yaşadığı birbirinden ilginç acı-tatlı anılarıyla dolu olduğunu belirterek parantezi kapatayım.
Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü bitiren Güley, Harp Okulu Öğretmenliği, 4 dönem CHP Ordu Milletvekilliği, 1961 darbesinde Kurucu Meclis Cumhuriyet Halk Partisi Temsilciliği, 1974 yılında Bülent Ecevit'in Başbakanlığında kurulan 37. Hükümet’te Ulaştırma Bakanlığı yapar. 18 Kasım 2008’de vefat eden Ferda Güley, TBMM’de düzenlenen törenin ardından Ankara’da toprağa verilir.
MAKAM ARABASIYLA DOLMUŞÇULUK YAPAN BAKAN
Yazıma başlık olarak “Kendini Yaşayan Adam” dememin sebebi sadece kitabın ismine atıfta bulunmak değil.
Güley şunları yazıyor:
“Değiştirilemez kuralların ve saçları sakalları dizlerinde birtakım “mevzuat”ın hüküm geçiremeyecekleri hallerde ve yerlerde ben de kendi halkçılık ve demokratçılık anlayışımı kendimce içimden geldiği gibi (altını ben çizdim M.Ş.) uygulama yoluna gittim. Örneğin, ilk Bakan olduğu o soğuk Ocak-Şubat-Mart aylarında evimden Bakanlığa giderken şoförün kestirme ve trafik yükü hafif diye istediği yol üzerindeki duraklarda titreşerek otobüs bekleyen insanların önünde duruyor, arabamdan inip tren ve otobüs terminallerine değin gitmek isteyenlerden özellikle, yaşlı, hasta, ya da ivedi işi olanları arabaya alıyor, Bakanlık önündeki yol kavşağına kadar götürüyordum. Yani bir tür bedelsiz dolmuşçuluk yapıyordum. Bundan gazetecilerin haberi olsaydı, hükümet adamlığını hafife aldığım için kimbilir nasıl eleştirilere uğrardım.”
“BEN DİŞ FIRÇASI TEFTİŞİ YAPMAM”
Yazımın başında kitabı “bir solukta” okuduğumu söylemiştim.
Eskilerin “nevi şahsına münhasır” diye tabir ettikleri “sadece kendine benzeyen” bu idealist adamla ilgili olarak yaptığım küçük araştırmada ortaya birbirinden “ezber bozucu” tablolar çıktı.
Ulaştığım bilgileri MAVİ üzerinden tarihe not düşmek gerektiğini düşünüyorum.
İşte 19 Şubat 1974 tarihli Milliyet Gazetesi’nden Ferda Güley’e ait bir haber:
“Ulaştırma Bakanı tersaneyi gezmedi ve “ben diş fırçası teftişi yapmam” dedi.
Haber devamla şöyle:
İki günden beri İstanbul’da bulunan Ulaştırma Bakanı Ferda Güley, dün Bakanlığına bağlı bazı kuruluşları ziyaret ettikten sonra öğle yemeğini Camialtı Tersanesinde işçilerle birlikte yemiştir. Bakan nohut, pilav ve cacık olan yemek sırasında işçilerle yaptığı sohbet Denizcilik Bankasının marazi büyüklükte olduğunu, tersanelerin tek genel müdürlük altında toplanmasını gerçekleştirmeden Bakanlıktan ayrılmayacağını ve Pendik tersanelerinin yapımı üzerinde titizlikte duracağını söylemiştir. Camialtı tersanesine gelişi sırasında sürekli alkışlarla karşılanan Ferda Güley, yemekte yanına oturmak isteyen ilgililerden sadece Müsteşar ve Denizcilik Bankası Genel Müdürünü yanına almış, diğer Tersane müdürlerini “Gidin işçilerin masalarına dağılın, ben bu masaya işçilerle oturacağım” demiştir. İlk defa Ulaştırma Bakanı ile yemek yediklerini belirten işçilere Bakan, “Ben buraya teftiş yapmaya gelmedim. Kontrol de etmeyeceğim. Çünkü biliyorum ki ben geliyorum diye bazı yerler daha iyi hale sokulmuş olabilir” demiştir. Güley bu arada kendisini tersaneyi gezdirmek isteyen bir yetkiliye de “Ben diş fırçası teftişi yapmam” diyerek cevap vermiştir.
YAVUZ DONAT: NEREDE O ESKİ ANIT İNSANLAR
Yukarıya alıntıladığım haberde geçen diyalogları bazı okurlarımız ‘siyasi popülizm’ olarak düşünebilir. Ama öyle değil.
Yazımın sonuna bıraktığım bir gazete küpürü Ferda Güley’i eylemi ile söyleminin aynı olduğu bir şahsiyet olarak düşünmemize yetecektir.
Yazının tarihi 8 Nisan 1998.
Dönemin Milliyet Gazetesi yazarı Yavuz Donat köşesinde bakın ne yazmış:
“Geçen gün uçakta Ferda Güley’le karşılaştık.
Bir zamanlar Bakan’dı. (1980 öncesi-CHP)
Müsteşarı ise “Adalet Partisi’nin getirdiği” Ceyhun’du.
O zaman Ferda Bey’e sormuştuk:
- Değiştirecek misiniz?
Güley “ne münasebet” demişti:
- İşi biliyor, neden değiştireyim:
20 yıl milletvekilliği yapan Ferda Güley’le yolculuk boyunca sohbet ettik.
Ve öğrendik ki “hâlâ kirada oturuyor”.
Dün gazetelerde, TV’lerde “nerede o eski bayramlar” diye başlayan yazılar, programlar vardı.
Sadece bayramlar mı, “nerede o eski anıt gibi insanlar?”
***
Ferda Güley’i vefatının 10. yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyorum. (M.Ş)