Mavi » Yazarlar » Mehmet Şimşek »  Geçilen göçülen Düzce

Geçilen göçülen Düzce

Geçilen göçülen Düzce

Edebiyatımızda ‘geçilen’ ve ‘göçülen’ bir mekân olarak Düzce -1-

“Düzce yolu düz gider
Aman bir edalı kız gider”

Orhan Veli


Yukarıda epigraf olarak alıntıladığım Orhan Veli Kanık’ın dizeleri bizim kuşağın neredeyse ezbere bildiği ‘Yol Türküleri’ şiirinden…
Orhan Veli’nin “Yol Türküleri” başlıklı şiirin Düzce’ye ilgili bölümünü hatırlayalım şimdi:   
 

"Düzce yolu düz gider,
Aman bir edalı kız gider."
***
Düzce'deyim Yeşil Yurt Oteli'nde.
Otelin önü çarşı,
Salepçiler salep satar otele karşı.
***
Yine dertli geçirdim geceyi,
Şarkılar, türkülerle:


Evet, bizim kuşak Orhan Veli’nin yukarıdaki dizeleri ezbere bilir; ancak şairin Düzce’yle ilgili olarak yazdığı şu satırları pek azımız okumuştur.
Şairin Ulus Gazetesi'nde 13 Ekim 1948 tarihli "Bolu Dağından İstanbul'a - Yolcu Notları II" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm biz Düzceliler'in yüreğini kabartacak cinsten…
Diyordu ki:
"Bolu dağını aştınız mı düz bir ovaya inersiniz. Gayrı Düzce yolundasınız. Düzce’ye bu adın verilmiş olması da herhalde bu düz ovada kurulmuş bir kasaba oluşundan. Düzce, bu ovanın en güzel, en bakımlı kasabalarından biri. Öyle ki, insan birdenbire bir vilayet merkezi filan sanıyor. Hatta hatırlamıyorsanız, buraların üç beş sene evvel geçirdiği o büyük yer sarsıntısının izlerini bile göremezsiniz. O büyük felaketten belki de bir harabe halinde çıkmış olan Düzce'nin bu kadar kısa zamanda bu kadar güzel bir kasaba haline geldiğine bakıp burada çalışkan bir belediye ile çalışkan bir halkın bulunduğuna da hükmedebilirsiniz. Düzce'de gördüğüm pek sevimli manzaralardan biri, ekim kasım aylarından bahara kadar sabahları ana caddeye dizilen salepçilerdir."

“YA DA DÜZCE’NİN ORALARDA BİR YERLERDE”

Kısa sayılmayacak bu girizgâhtan sonra asıl söylemek istediğime gelelim..
Düzce, Türkçe yazılmış edebiyat ürünlerinde genellikle ‘geçilen’, ‘göç edilen’ ve‘uğranılan’ yer olarak göze çarpar; bu çerçevenin dışına pek çıkamaz…


Orhan Veli’nin şiirindeki dizeleri ve gazete yazısında da gördüğümüz üzere Düzce, Yeşilyurt Oteli’nde “konaklanan/uğranılan” bir mekân olmaktan pek fazla öteye geçmez.
Cumhuriyet döneminin önemli yazarlarından Adalet Ağaoğlu’nun çok ses getiren “Bir Düğün Gecesi” isimli romanında ‘geçilen’ bir bölge olarak Düzce şu satırlarda karşılığını bulur:
 

"O boktan kente gitsem gitsem belki ancak annemin cenazesinde bulunmak için giderim, diyordum. Şuna bak. Bir düğüne gidiyoruz. Arka sırada kimse yok. Az sonra kolonya dolaştırması biten yardımcı gelir, gelir benim halkımın çocuğu, oturur şu uca. Hanımteyze "su" diye inleyip uyandırmazsa, kıvrılıp yatar. Adapazarı'ın ya da Düzce'nin oralarda bir yerlerde bir iki kez de, adı çay molası olan iki çiş molası verirler.”

“BİZ DÜZCE’DEYDİK ÖNCE…”

Düzce gerek Osmanlı ve gerekse Cumhuriyet döneminde  ‘göç’ almasıyla kimliği oluşan bir kent.
Adalet Ağaoğlu’nun bir diğer ünlü romanı “Ölmeye Yatmak” isimli romanında ‘göç’ hikâyesine vurgu yapılır.


Ağaoğlu kitabında Milli Şef dönemini anlatır. Adapazarı'nda köy köy dolaşarak saat tamirciliği yapan 'Laz' Rıza yoksullukla boğuşmaktadır. Kaymakam Rıza'nın altı çocuğundan birini Ankara'da varlıklı bir ailelerden birine evlatlık olarak vermek ister. Ancak olaylar beklenildiği gibi gelişmez. Rıza'nın karısı Döndü bir gece kaymakamın konutuna dayanır.
Sözü Ağaoğlu’na bırakalım:
“Kadın, "Ben Rıza'ninkiyim" dedi, başladı. Anlattı: Çocuğu ellere vermeye kalkmış. İşte şuncağızı. Ellerden duydum. Sana mühürlü kâğıt vermiş. Kendi konuşmaz. Samut. inatçı. Zor elbet. Ben bilmez miyim? altı çocuk. İki de biz. Doymuyoruz. Bir inek, bir bahçe. Biz Düzce'deydik önce. Ablamların yanında. Hoş orda da gurbetteydik. (...) Enişteme haber salmış sonra. Benim ondan haberim yok ya. Yeni yol geçecek İstanbul'la Merkezi Hükümet arasından, demiş. Sanırsın ki diyecek, yolda çalışacağım. Gelen geçen, saati bozulan çok olur, demiş meğer. Enişte önce buna yanında bir iş verdiydi. Karosercilik eder de. Onlarla da geçinemedi benim samut. Kız kardeşimle görüştürmez şimdi beni. Derledi topladı bizi Düzce'den ablamların yanından, getirdi attı buralara. Meğer enişte, işi bıraktı, saatle oynadı diye, bir gün surat etmiş buna. Biz Düzce'deyken iki çocuk daha olduydu. Önceki üçünden bir oğlan, ikisi kız. Düzce'dekilerin biri kız, biri oğlan. Parke yolda çalışırım. Etmem kimseye müdana, demiş ablama. Küstürdü onları da hınzır samut. O kara çantayı yanıdan ayırmaz.”

ADALET AĞAOĞLU’NDAN “ADALET’İN HAYALİ”NE…

Bir diğer yazar Kamuran Ekinci'nin 2013'de Cinius Yayınları arasından çıkan "Adalet'in Hayali" başlıklı adlı öykü kitabı 12 Eylül döneminin baskı, işkence ve kasvetli günleriyle son bulur.
Kitabın “Düzce” başlığını dördüncü bölümü dolaylı bir şekilde de olsa yine bir başka “göç” hikâyesi etrafında şekillenir.
Yazarın Düzce’ye ait notlarında pek dikkat çekici satırlar bulunmaz. Ancak bugün artık bulunmayan Martı Sineması'na ait yaptığı tasvir ilginçtir:
 "Düzce'nin en iyi sineması Martı Sineması'ydı. Koltukları kırmızı kadifedendi ve balkon katında locaları vardı"

"DÜZCE'DEN İSTANBUL'A GELDİĞİMİZDE"

Okuma notlarımızın bu bölümünü bir başka yazar Alev Alatlı’yla noktalayalım:
Alatlı'nın "nehir roman" olarak nitelendirdiği "Orda Kimse Var mı?" serisi dört kitaptan oluşur:
Viva La Muarte, Valla Kurda Yedirdin Beni, Nuke Türkiye ve O.K Musti Türkiye Tamamdır...
Yayınlandığı dönemde oldukça sükse yapan seride Alatlı, Günay Rodoplu isimli kahramanını merkeze aldığı romanlarında Sosyal demokrat Şafak Özden, Kürtçü Şiran ve Ülkücü/Türkçü kimliği ile Selahattin üzerinden ideolojileri sorgular.
Serinin dördüncü ve son kitabı olan "O.K Musti Türkiye Tamamdır" başlıklı romanında Düzce bu kez 'göç veren' bir mekân olarak karşımıza çıkar.
Rodoplu'nun İstanbul, Eyüp Sultan semtinde gerçekleştirdiği bir ziyarette, ev sahibinin şu sözleri dikkat çeker:
"Orası hiç kullanılmaz. Biz, buradan işleriz. 'Harabatı mazur göstermek için olacak, 'Vaktiyle bu evde Eyüp Sultan müderrisleri otururlarmış,' diye eklemişler, "Biz, 31'de Düzce'den İstanbul'a geldiğimizde, Hazret'in ziyaretine geldik. Türbesine yakın olalım diye satın aldık."
 

Yazar Hakkında

Mehmet Şimşek

Mehmet Şimşek