Mavi » Yazarlar » Jan Berslen Devrim »  Hale'nin evden gitmesi

Hale'nin evden gitmesi

Hale'nin evden gitmesi

Hale’nin Evden Gitmesi

O basık gecelerden biriydi. İstanbul’un güzel sitelerinden birinde, hani havuzlu ve güvenlikli sitelerden,  tüm odaların karanlık olduğunu ve sadece mutfağın ışığının yandığını görebiliyordunuz. Bütün mutfakların mobilyaların aynı olduğunu da görebiliyordunuz, birbirinin benzeri masaların bir kısmının üzerinde bir bilgisayar vardı. Bir diğerinde ufak bir tv, içinde büyük bir arı bir o yana bir bu yana gidiyor, bir bebeğin ağzına bir yaşlı kadın yemek sokuşturmaya çalışıyordu, diğer odada genç bir erkekle kadın TV seyrederken. Ama Hale’nin mutfağında sadece kendisi, loş bir ışık ve bir sigara dumanı görünüyordu. Üstelik caddeden de Hale seçiliyordu.

Masanın üzerine abanmış, bir elinde akıllı telefonu, bir diğerinde kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığı sigarası… Uzakta bir yerde Sezen Aksu çalıyordu. Mutfak tertemizdi, yani bir iki su bardağı sayılmazsa. Bir yerlerde tik-takları duyulan bir saat, başka bir yerde mavi ama masmavi bir pervazın resmi,  Yunan adalarından birinden alınmış, buzdolabı üzerinde çevredeki restoranların mıknatıslı reklamları, bir yerlerde son ödenmemiş fatura, vazonun altına sıkıştırılmış.

Masanın üzerine abanmış Hale, müzik dinlerken internette neye baktığını bilmeden bir şeylere bakıyordu.

Kaç saat olduğunu bilmiyordu, ani bir gülümseme geliyordu bazen, lise arkadaşlarından komik bir mesaj geldiğinde, mesela komik bir kedili video ya da seksi bir adamın fotoğrafına yapılan o benzer yorumlar “bunlar nerde biz neredeyiz bacım, batının bu yönlerini niye alamadık ?”

Saatler geçsin de uykusu gelsin istiyordu, bir şey içse uykusu kaçacak, içmese sigara elinde boş kalıyordu.

Neden sonra bir kapı tıkırtısı duydu Hale, sessizce hatta usulca açıldı kapı. Başını kaldırıp kim geldi diye de bakmadı. Kapı açıldığı sessizlikle kapandı. Kapıyı açan mutfakta ışık görmedi mi ? Gördü mutlaka. Gördü ama sesini çıkartmadı. Birkaç dakika, belki bir on beş dakika süren gürültüden sonra, tuvalet sesi, üst baş çıkartma, dolapların açılıp kapanışı, salonun kapısının kapandığını duydu Hale. TV de açılmadı. Belli ki yattı hemen sessizce.

Bir süredir bu sessizlik yürüyüp gidiyordu, yani her akşam evde olup olmadıklarını da bilmiyorlardı, biri geç geliyor, sarhoş ya da sarhoş kadar yalnız, diğeri de neredesin diye sormuyordu. Zaten hep iş yemeği vardı ya da arkadaşlar ile buluşulmuştu, ya da iş çıkış bir bira için bir yere uğranmıştı ama bitmemişti o sohbet, genel müdür de mi gelmiş ne…

Biri iki gün önce Hale’nin canını çok yakan bir şey oldu, o süre gelen sevgisizlik ve mutsuzluğun üzerine, bir akşam yemeğinde çok da sevmediği bir adam ona, biraz da şarap ve gürültünün etkisi ile “çok güzelsin bu akşam” deyiverdi. Hale saniyenin binde birinde nefret dolu bir bakış takındı ve adama “Terbiyeni takın” dedikten sonra, sigarasını alıp dışarı çıktı.

Ama aslında o çok da beğenmediği adamın sarhoş sesinde, o yüzüne bakıp da gülümsediği anda bir an kendini kaybetmeye yaklaştığını hissetti. Yani bir an “acaba gerçekten güzel miyim ?” dedi kendi kendine...

Sigara içerken ağladı. Sessizce ağladı. Sonra o an aklına geldi mutfakta… O kapının sessizce açılmasını, kapanmasını, salondaki hışırtılar ile uyumaya çalışan adamı. Hale bir daha sessizce ağladı.

Sigarasını söndürdü. Başına balyozla vurulmuş gibi, yatak odasına doğru yürüdü sallana sallana.

Yatakta neden böyle olduğunu düşündü uzun uzun eski günler geldi aklına, bir an kalkıp salona gitmek, sarılmak yine, yine öpüşmek, yine sevişmek istedi. Yine “hadi bir daha başlayalım” demek istedi. Hani düğünlerine giderken eteği yırtılmıştı ve bir terzide eteklerini kaldırıp milletin gözü önünde dikilmişti ve kocası da kimse görmesin diye ceketi ile siper olmaya çalışmıştı ya… Hani bin kez anlatmışlardı, yaşlı terzinin yakın gözlüklerinin üstünde çapkın çapkın bakışlarını..

İşte o ana dönmek istedi Hale. Sonra…

Sonra onun annesi dedi ki, benim işim gecikti, o şıllığın attığı mesajlar, babamın borç isteyip ödememesi, evimizin kredisi ile dolu bir sürü konuşma geçti aklından. Sonra o konuşmaların hepsinin biriktiği o büyük kavga.

Bir an, o kavganın içinde, çığlık çığlığa, komşular ne der diye düşünmeden bağırdıkları o kısacak an, Hale içinden “Bu kavga sonunda boşansak ben de İzmir’e yerleşsem ne güzel olur” diye düşündü.

Hale onu da hatırladı, ağlayarak, hıçkırarak uyamaya çalıştığı o gecede..

Hale uyudu… Rüya da görmeden uyudu..

Sabah alarmı çaldığında susturdu.. Ama uykusu çoktan açılmıştı. Salonun kapısının açılmasını dinledi. Tıraş makinesinin sesini duydu, çeşmeden içilen bir bardak suyun sesini dinlerken “ne kadar zamandır eve su söylemiyoruz dedi kendi kendine,  sonra kapının kapanışının sesini, asansörün gelişini, kapıların açılış ve kapanışını dinledi Hale…

Sonra yataktan yavaşça kalktı. Boş bir bakışla, yeşile çalan gözlerini evin penceresinde süzülüp bir aydınlık yol çizen güneşe dikti.

Üstünü değiştirmedi, kahve de yapmadı kendine. Bir sigara da içmedi.

Hale banyoya gidip temizlik malzemelerini çıkarttı. Hırsla salondan başlayarak evi silmeye başladı. Tüm dolapları temizledi. Bulaşıkları yıkadı ve yerleştirdi. Bütün çamaşırları yıkadı. Telefonu çaldığında bakmadı. Ütüledi her şeyi. Duvarları da sildi Hale.

Banyoları sildi, sarhoş geldiği gece nasıl kustuğunu hatırladı. Sonra yatak odasını da toparladı. Çıkan bütün çöpü attı.

Bir ufak valiz toparladı Hale, içine birkaç parça eşya. İş yerine bir mesaj attı: “Acil bir durum sebebi ile yıllık izinin bir kısmını kullanmak için….”

Hale eve bir daha baktı. Anahtarlarını kapının önündeki sehpaya koydu, hani iki kez alıp iade ettikleri ama sonunda beğendikleri sehpanın üzerine.

Bir ufak not bıraktı Hale anahtarın altına “Olmuyor… Yormayalım birbirimize saygımızı… Beni birkaç hafta arama…”

Sonra arabasına bindi. Bir şehrine doğru yola çıktı…

Aklına bir ümit düştü, tekrar başlamak için hayata..

Hale evi tertemiz bıraktı, kendisinden sonra da hayata başlansın diye…

MAVİ 5. SAYI MAYIS 2018

Yazar Hakkında

Jan Berslen Devrim

Jan Berslen Devrim