Kırsal yaşam fotoğrafçılığı
İpek HalvurtDeğerli “Mavi” dergisi okuyucuları, bana ayrılan sayfama hepiniz hoşgeldiniz. Mavi dergisinin Aralık sayısında kırsal yaşam fotoğraflarıyla çok başarılı çalışmalar üreten Yusuf Darıyerli’nin ”Yular” (2017) foto albümünün tanıtımına başlamıştım. Yusuf Darıyerli’nin bu çalışmasını Mavi dergisinin Ocak sayısında da tanıtmaya devam ediyorum. Bu yazımı, Yusuf Darıyerli’nin “Panayır” (2008) isimli foto albümü, “Mavi” dergisinde de yayınlanan “Yaşam Fotoğrafçılığı” (4 seri) ve “Hayvanlara Niçin Bakarız”, Kırsal Yaşam Belgesel Fotoğrafçılık-1 yazı serilerimle birlikte okumanızı öneriyorum.Mavi Dergisinin Aralık sayısını şu değerlendirme ile bitirmiştim:
“Özellikle insan yaşamlarının, kültürel mirasların gelecek nesillere aktarılmasında sadece fotoğrafı görmek, onu yorumlamak, sergilemek paylaşmak, yeterli değildir. Etkili pazarlama yönetiminde aynı zamanda emeği ve ustalığı kavramak için fotoğraflarının sunulmasından, sergilenmesinden öte ikinci bir reprodüksiyona ihtiyaç vardır. Yusuf Bey, “Yular” albümünü 7-8 yıllık bir çalışma neticesinde üretmiş, aslında çok zor olan iş olan fotoğrafların seçimi-sıralaması-önsöz yazımını da bir editör olarak gene kendisi üstlenmiş, büyük ölçüde kendi bireysel çabaları ile (iyi insan ilişkileri desteği ve bankadan kendi aldığı kredi. Hatta sonradan satılmadığı için çok sevindiği Ara Güler imzalı "Zonguldak Yolu 1964" fotoğrafını satışa çıkarmıştır) bu kitabı çıkartabilmiştir. Değerli Mavi dergisi okuyucuları, ülkemizde artık iyi editörleri bulmak giderek zorlaşmaktadır. İyi bir editör çok sağlam bir entelektüel birikime, editörlük yapacağı esere hakim olmak zorundadır. İyi bir editörün, çok boyutlu düşünme yetkinliğine sahip, üreten ve onun ürettikleriyle özdeşleşecek geniş bir frekans aralığının olması şarttır.”İyi bir editör bu türlü basım-üretim işlerinde yazdığı yazı ve eserin yeniden üretilmesinde yaptığı yönlendirmeyle, eserin ve sanatçının biricikliğini ortaya çıkaran, özgüm dokunuşlarla üretime son halini veren kişidir.
Bir müzik albümünün ham datasından, işlenmiş datasına, versiyonlarına kadar copywrightları üretilmektedir. Bu yol aynı zamanda üretimlerinizin sağlam telif yasaları da korunmasının bir yoludur. Bu üretim, fotoğrafçılık açısından, fotoğrafçının işte benim dediği en değerli fotoğraflarından ulaşan portofolyosudur. Baskısı yapılacak olan üretimin ebatı ve renkleri, kompozisyonu ve üretimin bir grafik tasarım eşliğinde nasıl sunulacağı vb. konular baskı yapılacak kağıt türü, baskı türü,cilt kapağı,redaktörlüğü, dikimi, sayfaların mizanpajı, resimlerin seçimi, resimlerin sıralanması, o fotoğrafları özel ve ayrıcalıklı bir nesneye yani sizin kimliğinize dönüştürür. Sizin bu nadide fotoğraflarınızdan oluşan portofolyunuz da en önemli referansınız olur, çalışmanız ancak o zaman izleyiciler tarafından tam anlamıyla, somut olarak anlaşılır ve gerçek değerine ulaşır. Sanal paylaşımlar, basılmadan e-albüm şeklindeki dijital üretimler, teknik sınırlılıklar nedeniyle (ekran kalitesi, ağ kalitesi, fotoğrafların nicel çokluğu vb.) tek başına yeterli değildir. Yusuf Bey’in A4 matbaası tarafından basılan bu foto albümü de yukarıda bahsettiğim teknik ve sanatsal özellikleri kadar, giriş yazısı, indeksi ile gerçekten de alanında referans olan çalışmalardan.
Başarılı çalışmalar için, çok sebatlı çalışma ve sabır şart. Bunun yanında artık Endüstri 6-7-8-9 tartışmalarının yapıldığı günümüzde hiç kuşkusuz sanal mecrada taklidin taklidinin taklidi ya da gayri ciddi fotoğraflardan oluşan pek çok paylaşım bulunmaktadır. Bu konuda kalitenin giderek artması için iyi fotoğrafçıların kaliteli fotoğraflarını iyi fotoğraf gruplarında, sosyal medyada kendi hesaplarında sergilemeleri elzem. Bu en azından sıradan bir görüntü ile sanatsal anlamda fotoğraf ayrışmasının sağlamasında dikkate değer bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca savunulduğu gibi değersiz fotoğraflardan oluşan bir mecraysa sosyal medya, değerli fotoğraflar üreten insanların bilhassa orada olmaları gerek ki, insanlar fotoğrafın gerçekten ne olduğunu görebilsin diye düşünenlerdenim.Evet herkes fotoğraf çekiyor iyisiyle kötüsüyle… sosyal medyada bunların olması bence çok güzel çünkü gerçekten iyi olan, gerçekten bir şeyler anlatanı artık daha kolay görür hale geliyoruz. Aksi halde eskisi gibi sergiler ve kitaplar üzerinden ilerleseydik, sadece bize dayatılanla yetinmekten başka çaremiz kalmıyordu. Artık sosyal medya sayesinde seçme özgürlüğüne sahibiz. İşte bu olanak iyi bir fotoğrafçı tarafından iyi bir pazarlama strateji olarak kullanılabilir. Ayrıca sosyal medya, dikkatli ve okuyan bir izleyici için de pek çok başarılı isimlerin çalışmalarını karşılaştırma yapma ve en azından izleyiciye seçme özgürlüğünü de vermektedir.
Yusuf Bey, foto albümünü oluştururken neler konu olarak seçilmelidir gibi bir fikirden hareketle çekmiştir fotoğraflarını. Konular bir mekan ya da panorama içinde derinlik oluşturacak şekilde verilmiştir. Mesela foto albümün 17., 19., 60., 83., 110. sayfasındaki fotoğraflar çok boyutlu olarak algılamaya uygundur. Bir de foto albümdeki fotoğrafların sıralaması da oldukça önemlidir böylelikle konular bu şekilde sunularak, izleyiciyi o dünyanın içine dahil edilmektedir. Yusuf Bey’e göre tek başına insan, tek başına mekan fotoğraf için hiçbir şeydir. Mesajı var eden şey bu iki unsur arasındaki ilişkidir. Foto albümündeki eserler dikkatle incelendiğinde, fotoğraflarının net bir zamanının (hem gündüz, hem gece hem alacakaranlık, kış, sonbahar fotoğrafları vardır) olmadığı görülecektir. Ancak konu insan yaşamlarına geldiğinde belli mekanlarda insanların olduğu ortamlar tercih edilmiştir. Fotoğrafa konu olan mekan, insan olarak seçilen konuyla beraber düşünülmüştür. İnsanın mekan içindeki yerini ya da insan-mekan ilişkisini tespit eden vurgulayan alanlar seçilmiştir. Foto albümde belli başlı foto grafik görsellerden hareket ederek fotoğrafın çalışma alanı çizilmiştir. Yani bu noktada fotoğrafçı bu somut unsurları örnek verir ve çalışma alanına geçer. Ancak fotoğraftaki çerçevenin bazı soyut unsurlarla verildiği unutulmamalıdır (sf.30, sf.55, sf.75, sf.77 vb). Yani fotoğrafın somut konulardan soyut imgeler oluşturduğuna dikkat çekilmektedir. İşte bu evrede fotoğraflar yeniden anlam kazanarak yeni bir ivme, bir imge derinliği oluşturmaktadıır. Bundan sonra fotoğraflarda tasvir ve detay önem kazanmaktadır.
Fotoğrafa konu olan insan imgesi mutsuz, kaotik ancak edilgen olmayan insanı anlatmak için kullanılmıştır. Çalışmanın en vurucu özelliği ise; konuların mekanla ilişkisinin, insan-mekan algısının, somut öğelerden hareketle soyut mesajlar ve göndermeler üretmesidir. Bu yaklaşım ise fotoğrafların anlam boyutlarını genişletmiş, bakış açısını farklı ve zengin hale getirmiştir. Yusuf Bey’in fotoğraflarında bireyi merkeze alması, ekonomik ve siyasal duruma gönderme yaparak, toplumsal değişimi, insanların hayata bakış açısı ve değer algısı değişmesini yansıtması açısından da onu çok değerli bir belge fotoğrafçısı yapar aynı zamanda. Bu değişim neticesinde insanlar daha fazla bireysel davranmaya ve kendi içlerinde sürekli bir iç hesaplaşma yaşamaya başlamıştır. Bu durum insanların bir tür yabancılaşmasına/yalnızlaşmasına neden olmuştur ki bu noktada Yusuf Bey’in çoklu-çok yönlü okuma yaptığını söyleyebiliriz. Bu okumanın çalışmayı tutarlı bir bütünlükle sunması kolaylaştırdığını söyleyebiliriz.
Değerli Mavi dergisi okuyucuları, bir tümcenin anlamı, hiçbir zaman yalnız o tümcede yer alan sözcüklerin anlamı ile belirlenmez. Tersine başka tümcelerin anlamı ve içeriği aracılığıyla daha bir biçimlenir bir çok yönde de değişikliğe uğradığını ifade eder. İşte “Yular” isimli foto-albümünü Yusuf bey tam da bu yaklaşımla üretmiştir. Değerli Mavi dergisi okuyucuları, bir konudaki yanlış anlaşılmayı da düzeltmek istiyorum. Fotoğrafın görsel şiir olması için fantastik kurguya gerek yoktur. Dikkatle seçilmiş, görsel unsurların çok iyi hesaplanarak ortaya konulması ve/veya imgelem serisi veya kısa hikayeler getirmesi yeterlidir.Yaşam fotoğrafçılığında bunu yapmak, kurgusal fotoğrafa göre daha zordur. Yaşam fotoğrafçılığında; konuyu bir çırpıda anlatacak özlü söz kıvamında öyküleme ve bu öykülemeyi anlamlı getirecek görsel işaretlerin bulunması hikayede görsel dilin nasıl kurulduğunu ortaya koymaktadır. İyi bir fotoğrafçının kullandığı dil bireysel olup, özgünlüğünü-ayırt edici özelliğini ortaya çıkarmaktadır. Fotoğrafta imgelerle görselliğin kullanımı, basit kabul edilebilecek görsel unsurları daha vurucu hale getirmektir. Şiir de fotoğraf gibi toplumsal hafızadır, sosyal unsurlara ona duygu biçim vermektedir. Bu nedenlerle Yusuf Bey’in bu foto-albümündeki tüm çalışmalar aynı zamanda fotoğrafın şiiri yaklaşımıyla üretilen çalışmalardır. Ayrıca, onun bu foto-albümündeki çalışmalar tamamlanmamış hikâyeler diyebileceğimiz ne öyle ne böyle olmayan özgün anlatımlarla sunulmuştur. Çok detaylı tarihsel ve metodolojik analize girmeden özellikle şiir, edebi eserler ile diğer sanat eserleri ve ebetteki yaşam fotoğrafları ile bilimsel akademik çalışmalar arasında çok önemli bir farklılık ortaya çıktığını da hatırlatmak isterim. Çünkü geçmiş hakkındaki ‘bilimsel’ bilgilerde geçmişin ruhunu, atmosferini, insanların acılarını hissetmemize yarayacak imgeler yer almazlar; sayılar, istatistikler, köy ve köylülerin sayısı, tarım ürünlerinin fiyatları ve geçim standartları kaydedilse de, insanların yeni yaşam tarzlarına duydukları tepkiler, çektikleri acılar, karşılaştıkları aşağılanmalar ve açlık sınırına dayanan yoksulluk, vs.‘bilimin’ nesnesi olmuyor.” Yaşam fotoğrafları ve edebi metinlerin sosyal yaşama ilişkin oluşumları, bilimsel çalışmalarda çok fazla yer almayan, bazan da alması mümkün olmayan boyutlarıyla kavrayabilmesi, onlara ayrı bir değer katmaktadır. Bir başka değişle, yaşam fotoğrafları “o dönemlere ait bir yaşanmışlığı, bir atmosferi, insanî ilişkileri ve eşyanın dokusunu hissettir(ebilmektedir).” Bunu bir çeşit en kısa anlatımıyla “sahicilik duygusu” olarak da nitelemek mümkündür.
Yusuf Bey, foto albümünde net alan derinliğini bariz bir şekilde kullanmaktadırlar. Bu yaklaşımıyla konunun ön plana çıkartılmak istendiği ve mesajın daha da açık hale getirilmek istendiği anlaşılabilir. Öte yandan mesajını anlatmak için renkler yanında konudaki unsurların yerleşim, hem fotoğraf tekniğine hem de şiirsel okumaya uygun hale getirildiğini söyleyebilirim. Önce ana nesne, sonra yardımcı öğelerin sıralaması, ana nesnenin bazen ön planda bazen arka planda bilinçli yerleşimi, insanların-hayvanların postürü, hareketleri, ifadesine göre duygu ya da izlenim vermesine dikkat edildiği anlaşılmaktadır. Yusuf Bey’in foto albümünde yer yer şiirsel anlatımından nesnel anlatıma geçişleri izlemek gerçekten çok keyifli bir yolculuk yapmamıza neden oluyor. Fotoğraflarına baktığınızda hissettiğiniz güçlü duygu: “Eğer konuşabilselerdi neler söylerlerdi. Tam da bunu söylerlerdi.” dedirtiyor. Yusuf Bey’in mekan ve özne ilişkisi mekânsal derinlik temeline dayanıyor. Bu durum da formlarla aslında tek boyutlu olan mekana çok boyutlu olma özelliği kazandırıyor. Değerli mavi dergisi okuyucularım, fotoğrafta mekan seçimi çok önemlidir. Mekanın seçimi de insanların toplanması, ışık, renk yönetimi, kurgunun yaratılması bakımından insanın oturmasını kolaylaştıran çerçeve işlevi görmektedir. Mekan sadece anıları değil aynı zamanda unuttuklarımızı da içinde barındırır. Mekan fotoğrafçının ruhunun oturduğu yerdir dersek abartmış olmayız. Bu foto albümdeki bu türlü çalışmalarda içinde şiir ve öyküleme yoluyla üst kurmaca tekniği tercih edilerek, mekanın yansıtıcı özelliğinin bilinçli olarak kullandığını görürüz. Mekanın hafızası ve hafızalaşmış mekanı hatıralar yoluyla somutlaştırılması da kolay iş olmasa gerek. Yusuf Bey’in figuratif denge arayışı, simetrik yerleştirme ve perspektif ve yaptığı sb renk tercihi tarzını açıklamaktadır. Bütün bu unsurlar mekana çok boyutlu etki kazandırmaktadır.
Değerli Mavi dergisi okuyucuları, “Fotoğrafçıları Anlatan En İyi Filmler” yazı serilerimin arasına başta kadın olmak üzere değerli fotoğrafçıların eserlerini tanıtacağımı da söylemiştim. Sözlerime son vermeden aklıma birden şu soru geliverdi: Bir şiir fotoğrafsız yazılabilir miydi? Ya da yazılsaydı bu anlamda tesir meydana getirebilir miydi? İyi bir şiirden, süslü söz sanatından öte, hayat çıkar değerli okuyucularım, kentlerin aşkları, kentlerin ağlaması, ağaçların kuruması, insanların sevgileri, nefretlerinin izi vardır şiirlerde. Hiçbir şiir kendini anlatmaz (Bu konuda lütfen Cemal Süreya’nın Papirüs Dergisi yazılarını inceleyiniz). Böylesine şiirler fotoğrafik şiir ya da şiirin fotoğrafı tadındadır, izleri bizi hayatın yolculuğuna çıkarır (Bu konuda instagramdaki şiirin fotoğrafı, fotoğrafın şiiri yazı dizilerimi takip edebilirsiniz).Yani sorunun cevabı EVET. Aynı soruyu fotoğraf için de sorabiliriz. Hiçbir fotoğraf ta ben fotoğrafım diye ortaya çıkmaz, kendini anlatmaz, anlattırır. Biz böylesi fotoğraflara duygularla yaşamın izlerini sürdüğü için fotoğrafın şiiri diyoruz. İyi fotoğrafın gücünü önemsemek gerekir. Çünkü içinde şiir vardır-hayal-duygu vardır-Can ve Canan olanlar vardır. Şubat sayısına kadar sevgi-mutluluk ve tabiki “Maviyle“ kalınız. Sevgilerimle.