Fotoğrafçıları konu edinen sinema filmleri-2
İpek HalvurtDeğerli “Mavi” Dergisi okuyucuları, bana ayrılan sayfama hepiniz hoşgeldiniz. Mavi dergisinin Ekim sayısından itibaren başladığım “FOTOĞRAFÇILARI KONU EDİNEN SİNEMA FİLMLERİ” yazı serisinin 2.sinde dramatize edilmiş fotoğrafçı biyografilerini konu edinen yapımlardan bahsetmeye devam edeceğim.
3.THE KİLLİNG FİELDS (1991)-ÖLDÜREN TARLALAR
FİLMİN KÜNYESİ:Yönetmen RolandJoffé. Oyuncular: Sam Waterston, Haing S. Ngor, John Malkovich. Ülke ABD, İngiltere
Filmin oyuncuları:Haing S Ngor, John Malkovich, Sam WaterstonandJulianSands, Öldüren Tarlalarda (Warner Bros).
Britanya-ABD yapımı bu dramatik yapım, Kamboçya’daki Khmer Rouge rejiminin Kızıl Khmerler (Kamboçya'da gerilla savaşıyla iktidarı ele geçirerek 1975-79 arasında ülkeyi yöneten Maocu radikal komünist hareket) ile ilgili çalışmalarının parlamaya başladığı yıllarda, Kamboçyalı Dith Pran (1942-2008) ve Amerikalı Sydney Schanberg (1934-2016) isimli iki foto muhabirinin gerçek yaşam deneyimlerine dayanmaktadır.Tipik Hollywood filmlerine nazaran çok daha yalın ve belgesel bir tarz izlenmiş, tam da bu sebepten ötürü duygusal açıdan meşgul eden bir o kadar da rahatsız edici bir film. Analog olarak çekilen film, hem kalp durdurucu hem büyüleyici-sanatsal sahneleri hem de katı gerçekçi yaklaşımıyla oldukça dikkat çekici.
Foto-muhabirlerinin ve özellikle de savaş muhabirlerinin ölümle burun buruna çalışma şartlarını, bu mesleğin taşıdığı değeri, küresel siyasi yöneticilerin ülke menfaatleri kisvesi altında kokuşmuşluklarını gözler önüne sermesi ve insan boyutuyla evrensel değerlere yaptığı vurgu nedeniyle alanında başyapıtlardan biri olan böylesine güzel çalışmadan çok kısaca bahsetmeye gönlüm razı olmadı. Orijinal ismi “The Killing Fields” olan, ülkemizde “Ölüm Tarlaları” olarak çevrilen film, İngiliz Yönetmen Roland Joffe’nin ilk sinema deneyimi olarak göze çarpmaktadır. Joffe’nin ilk filmi olmasına rağmen 6 dalda Oscar’a aday gösterilmiş bir film olarak da dikkati çekmiştir. Ayrıca bu adaylıklardan 3 tane de ödül çıkarmayı başarmıştır. Ödüllerin en önemlisi ise aslen bir doktor olan ancak bu filmle ilk kez kamera karşısına geçen Dr. Haing S Ngor’un kazandığı “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülü ve bu ödüle ek olarak “En İyi Sinematografi ve En İyi Kurgu” ödülleri Ayrıca film, BAFTA’da da 13 dalda aday gösterilip 8 ödülü evine götürmüştür.
Filmin hikayesi gerçek bir olaydan alınarak, neredeyse tamamı gerçeğine uygun düzenlenmiştir. Gerçek hikayede, Sydney Schanberg, daha önce de bazı savaş bölgelerinde görev yapmış bir New York Times muhabiridir ve Kamboçya’daki savaşı gazetesine aktarmak için gönderilmiştir. Ancak savaşı, Kamboçya’dan değil Tayland’ın başkenti Bangkok’daki bir otelden yazmak zorunda kalmıştır. Bir gün yeniden Kamboçya’ya geldiğinde uçağı 3 saat rötar yapar ardından kahvaltı için kafeye gittiğinde bir bomba patlar o kargaşada yardımcısı Kamboçyalı DithPran, Amerikan güçlerinin yakındaki bir bölgeye bombardıman düzenlediğini öğrenir, Sydney’e döner ve olaylar gelişmeye başlar. Öncelikle bombardıman bölgesine gitmeye çalışan Sydney ve Pran, ABD askerlerinin engeliyle karşılaşınca bu bombardıman iddiasının gerçekliğine daha da çok inanır. Ardından oraya gitmenin yollarını arar ve Pran ertesi sabah 150 dolar karşılığında yasadışı yollardan nehirden geçerek bombalama bölgesine gelir. Filmde de olduğu gibi Sydney, uçağının rötar yapmasını ve şehirde oyalanmasını bombalanma eylemine bağlamaktadır. Bu şekilde bir şeylerden uzaklaştırıldığını düşünen Sydney, yine şüpheci tavırlarla komutandan bilgi almaya çalışır ve ona cevaplayamayacağı sorular sorar. Sydney’in orada gösterdiği şüphe, kendisini bombalanan bölgeye gitmeye yöneltmiştir çünkü bu eğer gazetecilerden saklanıyorsa görülmesi istenmeyen şeyler var demektir. Nitekim gittiğinde kendisinden yardım isteyen yoksul halkı ve yaralıları görmektedir. Ardından gördüğü şey ise dehşet vericidir. Rejim askerleri, yakaladıkları Kızıl Khmer gerillalarından iki tanesini yargılamadan infaz etmektedir. Bu durumu fotoğraflayan Sydney ve Pran gözaltına alınır. Ardından diğer tüm gazeteciler ABD helikopterleriyle bölgeye getirilir ve fotoğraf çektirilir.
Ertesi gün Kızıl Khmerler’in geleceği ve rejim askerlerinin direnmeyeceği söylenir. Ortalık bayram havasındadır. Ancak daha sonra Kızıl Khmerler’in samimi olmadığı ortaya çıkar gazeteciler rehin alınır daha sonra ceplerindeki paralar alınarak serbest bırakılır. Konsolosluğa sığınan yabancılar ve bir kısım yerel halk daha sonra zorla çıkartılır. Kamboçyalıların teslim olması istenir Pran’a sahte pasaport yapılmaya çalışılır ancak işe yaramayınca Pran, Kızıl Khmerler’in eline geçer ve “devrimsel bakış açısı” kazandırılmak üzere bir kampa gönderilir. Sydney ise ülkesine döner ve fotoğrafların çoğunu Pran’ın çektiği bir yazı dizisiyle “Pulitzer” ödülü kazanır ve ödül konuşmasında Pran’a armağan eder. Onun fotoğraflarını bölgedeki tüm sağlık ve sivil toplum kuruluşlarına gönderir ancak ona ulaşamaz. Bu sırada Pran kampta sıkı bir propagandaya maruz bırakılmaktadır.
Kızıl Khmerler Kamboçya’yı yıllarca kana bulayan bir örgüttür. Bir süre iktidarı ele geçirmeyi de başarmışlardır. Maoizm’den daha çok etkilenen bir “taş devri komünizmini” benimsemişlerdir. Kızıl Khmer’ler için dil biliyor olmanız, öğrenci olmanız ya da bir konuda uzman olmanız öldürülmeniz için geçerli bir sebeptir. Kızıl Khmer’lerin lideri Pol Pot ismine “Sıfır Yılı” adını verdiği bir katliam düzenlemişti. 7 milyonluk Kamboçya halkının 1,5 milyonunu öldürmüş neredeyse bir o kadarını da sakat bırakmıştır. İşte bu kıyımın içinde Fransızca ve İngilizce olmak üzere birçok dil bilen ve bir gazeteci olan Pran’ın hayatta kalması için her şeyi unutması gerekmektedir. Öyle ki Pran bu propagandada hayatta kalmak için her şeyi bilmiyormuş gibi yapar ve birkaç kez kaçmayı dener. Bir keresinde yakalanır ve kurşunla öldürülmek yerine ağaca bağlanarak ölüme terk edilir daha sonra ölüm tarlalarında çalışmaya gönderilir. Burası esirlerin çalıştırıldığı son noktadır. Ölüm tarlasında çalışmaya başladıysanız yakın zamanda öldürüleceksiniz demektir. Öyle ki Pran bir esirin öldürüldüğüne de şahit olur ve bir gün oradan kaçar. Nereye gittiğini bilmeden ilerlerken bir çukura ayağı takılır ve etrafında bir sürü iskeletin olduğu bir yere düşer. Bu sahne belki de filmin Oscar almasını sağlayan en önemli sahnelerdendir. Arkada çalan müzik ve Pran’ın yüz ifadesi durumun şiddetini izleyicinin tam olarak zihnine kazımaktadır. En iyi yardımcı erkek oyuncu Oscarı’nı kazanan, Pran’ı canlandıran Dr. Haing S Ngor’undaha önce bir oyunculuk deneyimi olmadığını belirtelim. Bu çok kritik sahnede; çukura düşen Pran yine o iskeletlere basarak yukarı çıkar.
Filme Oscar Kazandıran en önemli sahnelerden biri: Ölüm Tarlası iskeletlerinin içinden yaşama yürüyüş.
Pran’ın bu sahnesinde, “Kamboçya’nın kurtuluşunun yine kendi iç dinamikleri sayesinde olacaktır” mesajı da gizlidir. Çünkü dünyanın süper güçleri istedikleri takdirde Kızıl Khmerler’i durdurabilecekleri halde duruma göz yummaktadır hatta resmi olarak, sözde“Demokratik Kamboçya Cumhuriyeti”ni tanımaktadır. Ardından bu tarlaların ortasında yorgunluktan uyuyakalan Pran, küçük bir Kızıl Khmer grubu tarafından yakalanır ve başka bir kampa götürülür. Ancak bu küçük grubun lideri sağduyulu bir insan olarak gözümüze çarpar. Ancak ondan şüphelenmiştir ve Pran’ın yabancı dil bildiğini düşünmektedir. Pran kendisini bir şoför olarak tanıtsa da sürekli Fransızca cümleler söylenerek cevap vermesi beklenmektedir. Bir gün Pran radyo dinlerken yakalanır. Ancak infaz edilmez, komutan ona çocuğuna göz kulak olma görevini verir. Kamboçya’da tüm bunlar yaşanırken ABD’de Sydney, Pran’ın ailesi ile ilgilenir ve fotoğrafları bölgedeki sivil toplum kuruluşlarına göndermeye devam eder. Kamboçya’da işler yeniden karışır. Pran karışıklıktan faydalanarak çocuğu ve yanına birkaç kişiyi alarak kaçmayı başarır ardından yanında taşıdığı “çocuk arkadaşı” bir mayına basması sonucu ölür. Filmin en yakıcı ve filmin kapanış cümlesi niteliğinde olan bu sahnede çocuk Kızıl Khmer’lerin masumiyetini simgelemektedir. Öyle ki tüm bu vahşetin içerisinde büyüyen çocuk yine de masum kalabilmiştir.O Kamboçya’nın umududur ve onun ölümünün yine Kızıl Khmerler tarafından döşenen bir mayın tarafından olması aslında dönemin kısa bir özetidir. Ardından Pran kurtularak yıllarca bazı güvenli bölgelerde dolaşır. Bir gün dostu Syndey onu almaya gelir ve o mutlu son.
Bu film sinematografi ve kurgu dalında Oscar ödülü kazanmıştır. Bu ödüllere diğer birçok üst düzey festivalden yine görüntü üzerine alınan ödüller de filmin ne kadar iyi iş çıkardığının kanıtıdır. Bu film huzurlu topraklarda geçmemektedir. Burası savaşın tam ortasıdır mesajıyla ses ve görüntü kurgusuyla seyircide her şey hazırlıklı olmalısınız ivmesi üst düzeyde tutularak, gerilimli bir heyecan duygusu filmde başat kılınmıştır Filmi izlerken iki kişi kendi arasında konuşurken bile arkadaki silah ve patlama sesleri daha en başta sizi tedirgin etmektedir… Tekinsiz sesler… Her an her yerden bir patlamanın olabileceğinin göstergesidir. Öyle ki ilk başlarda kahvaltıyı sipariş ederken birden patlayan bomba durumun göstergesidir. Filmde silahların özellikle namlularının yakın çekimde çoğu kez gösterildiği görülmekte. Bunun sebebi yine ses konusunda olduğu gibi izleyiciyi namlunun ucunda hissetirmek ve rahatsız etmek. Pek çok sinema eleştirmenine göre; filmin kurgu dalında Oscar almasında bu namluların payının büyük olduğu aşikar özellikle Pran ve Sydney’in Kamboçya birlikleri tarafından gözaltında tutulduğu sahnede; silahın Sydney’e doğrultulduğu anda arka arkaya gelen silah, asker, Pran, namlu, Pran, asker, tetik ve Sydney’in korkmuş görüntüsünün aslında filmin kurgu ödülünün temel taşlarından birini oluşturduğunu söylemek doğru olacaktır.
Filmde çok fazla tekrarlanan ve dikkat çeken bir diğer olgu ise “Coca Cola” ve diğer küresel markaların kullanımı olarak göze çarpıyor. Özellikle filmin sürekliliğine baktığımızda Kızıl Khmerler yönetimi tamamen ele alana kadar defalarca kez gördüğümüz Coca Cola ve diğer kürsel markalar Kızıl Khmerler geldikten sonra görülmemeye başlıyor. Çünkü Kızıl Khmerler kapitalizm karşıtı ve komünizmi savunuyor. Ütopik bir tarım devleti yaratmaya çalışıyor veAngka adı verilen parti sözde insanların tüm ihtiyaçlarını karşılıyor.
Filmde dönemin Kamboçya’sının sosyal-ekonomik-siyasi koşulları tarafsız bir şekilde yansıtılmış. Mesela o dönemde yaralıların taşınması için bile bir jipten diğerine benzin aktarıldığı söylenerek fakirlik gözler önüne seriliyor. Film içerisinde de Pran’ın iç sesi fakirliğin insanları açlıktan öldürme boyutuna geldiğini söylüyor. Ancak insanlar bu kadar aç iken kasalarca hatta depo dolusu kola bulunması ABD’nin bölgedeki hareketlerini özetliyor. Zaten Kızıl Khmerler geldiğinde Coca Cola kamyonunun patlatıldığını görüyoruz.
ABD’nin yaptığı hatalı ya da bilinçli bombalamanın ardından savaşın boyutlarının değişmesi ve Vietnam’da devam eden yenilgi sonrası ABD Büyükelçiliği’nin boşaltılması da görülmesi gereken görüntüler arasında. Özellikle bayrağın indirilmesi ve başkanın portresi yere koyulduktan sonra alt çekimde ayakların görünmesi ve arkada ABD hakkında durumun kötü olduğunun konuşulması ve sonrasında ABD’nin film içerisinde görünmemesi durumu özetliyor. Yine bina boşaltılırken belgelerin yok edilmesi de bir başka görülmesi gereken sahnelerden biri.
Filmin en etkileyici sahnelerinden bir başkası da; ilk başta jipte gördükleri silahının ucuna çiçek koyan asker ile başlayan bu görüntü, özellikle bombalanan bölgeye ilk geldiklerinde Pran’ın gördüğü çiçekli miğferi olan kadın askeri dönüşte ağır yaralı olarak karşımıza çıkması iliklerimize kadar işliyor. Aynı zamanda Pran’ın Kızıl Khmerler’in eline geçtiğinde yine o askerden aldığı çiçeği alarak ağlamaya başlaması yaşanan trajedeyi çok iyi özetliyor. Yine Pran ile Sydney’in dostluğunu gösteren birçok görüntü var ancak en önemli görüntü karısını ABD’ye göndermeden önce Pran’ın evinde gördüğümüz Sydney’in fotoğrafı. Pran’ın duyduğu şey dostluğun yanı sıra büyük oranda saygı olarak görünüyor. Son sahnede sarılmaları ve arkadaki “Imagine” müziği de güzel günlerin habercisi olarak görünüyor.
Pran’ın filmde dikkat çekilmesi gereken en önemli noktalarından biri ise kıyafetleri. Kızıl Khmerler’in üniformaları siyah üniforma üzerine kızıl poşu olarak belirlenmiştir.Siyah her zaman ölümü ve ölüm korkusunu hatırlatmaktadır ki bu da Kızıl Khmerler deyince akla gelen ilk kelimedir. Ancak Pran ise masumiyetin rengi olan beyaz kıyafetler giymektedir.
Sinema eleştirmenlerince çekim açıları açısından en önemli sahne; Pran elçilikten çıkarken Sydney’in ağlama sahnesidir. Filmde yalnızca tek bir yerde optik kaydırma yapılmıştır o da bu sahnedir. Yağan yağmur altında belli belirsiz yaşlarla dolmuş Sydney’in gözlerini kamera sayesinde yakınlaşır. Yine filme baktığımızda birçok yerde plan sekansı kullanılmıştır. En önemlisi ise arabalarının yağmalandığını gören Pran’ın arkasından gelen Sydney’in olduğu sahne buna en büyük örnektir. Aynı sahnede üçler kuralı da kullanılmıştır. Ekran üçe bölünerek Pran ve Sydney iki çizgi üzerine oturtulmuştur aynı zamanda bu bir doğal çerçeve ile de vurgulanmıştır.
Filmin diğer en önemli sahnesi ise; ile ilgili bir diğer ilginç nokta ise ortalık karışıkken ağlayarak kaçışan bir çocuğun görüntüsüdür. Bu sahnenin masumiyet, insani duyguların, vicdani sesin yitirilişindeki kopmayı anlatan en güçlü sahnelerden biri olduğunu düşünüyorum.
Değerli Mavi dergisi okuyucuları, Mavi Dergisinin Aralık sayısında kırsal yaşam fotoğraflarıyla çok başarılı çalışmalar üreten, nadide bir yaşam fotoğrafçısını konuk edeceğim. Daha önceki bir yazımdan da hatırlanacağı üzere, ”Mutluluk doğası gereği anlıktır, Mutsuzluk ekseriya uzun bir roman gibidir” (Berger bunu Arjantili Şair JuanGelman’dan alıntılamıştır) demişti John Berger. Bu önerme doğruysa, tersi de doğrudur kuşkusuz. ”Öyle güzel gülmelisin ki, insanlar seni ağlatmaya utanmalı (GabrielGarciaMarquez)”. Aralık sayısına kadar sevgi-mutluluk ve tabiki Maviyle kalınız. Sevgilerimle.