Astrolojinin gölgesindeki astronomi
Bülent VelioğluÖncelikle yazımızdaki önemli sözcüklerin kökenlerine ve TDK sözlüklerindeki anlamlarına bir göz atalım: ASTROLOJİ: Astro (yıldız) ve logos (bilim) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş, Fransızca kökenli, anlamı: Yıldız falcılığı, sözdebilim. ASTROLOG: Yıldız falcısı. ASTRONOMİ: Gök bilimi (gökyüzünü ve gök cisimlerini inceleyen ve gözleyen bilim dalı). ASTRONOM: Gökbilimci.
Daha geniş bir tanımla, gezegenlerin ve yıldızların yer olayları üzerindeki etkilerini incelemeye, belirtmeye ve bu etkileri göz önünde tutarak, geleceği önceden bildirmeye dayanan sözdebilim, falcılık, müneccimlik. İnsanların doğum anına göre çıkarılan gökyüzü haritasına göre, kişinin yaşamındaki olasılıkları açıklamaya çalışan evrensel dil.
Astrolojinin tarihi, insanın yazılı tarihi ile aynıdır. İlk uygarlıklar, Babil, Mısır, Hint, Fin, Maya, Yunan, Roma, Arap ve Mezopotamya toplulukları bu konuda çalışmışlardır. Eski zamanlardan beri hükümdarlar, devlet yöneticileri ve şirket yöneticileri gibi kişiler müneccimlere ve falcılara başvurarak önemli kararlarını yönlendirmişlerdir.
Günümüzde bu olgu yaygınlık kazanarak, sosyal ve ekonomik yönlerden güçlü bir sektöre dönüşmüştür. Sosyal medyadaki bir kadın portalı, astroloji için şu sloganı kullanıyor: “Dünyanın en büyük kadın Kulübü.”
Gökbilimci Carl E. Sagan şöyle diyor: “Yıldızlara iki şekilde bakılabilir; ya oldukları şekilde, ya da olmalarını dilediğimiz şekilde.” Tıp biliminin babası Hipokrat ise, “Ben astrolojiye inanmam. Ben yay burcuyum ve “yay”lar şüpheci olur.” diyerek, görüşünü esprili ifade ediyor. Akademisyen Onur Yıldırım’ın görüşü ise şöyle: “Sırf sonu “loji” ile bitiyor diye, astroloji, freneloji, ufoloji gibi konuları bilimsel zanneden nice insan bulunmaktadır.”
Astronomi bilim dalını ise kısaca açıklamaya çalışalım: Uzay boşluğundaki gök cisimlerini kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri konularında gözleyerek, açıklamaya çalışan bilim dalıdır. Astronomi eski çağlardan itibaren insanlığın ilgi odağı olmuştur. İlk gözlemlerin MÖ 3. yy’daBabil’lilerce yapıldığı sanılmaktadır. Astronomi iki ana dala ayrılıyor: Mikrokozmos, insan ve insan topluluklarını, makrokozmos ise gezegenleri inceliyor.
Astronomi ve astrolojinin tanıtımdan sonra, astrolojinin yaşamımızdaki yerine ve önemine baktığımızda, yaşantımızın hemen her alanına epeyce girmiş olduğunu gözlemliyoruz. Bu alanların içinde sosyal, ekonomik, iş, aşk, öğrenim, sağlık gibi başta gelen uğraşlarımız bulunuyor.
Konumuzda biraz daha ayrıntıya girelim: Yeni tanışanların, özellikle gençlerin genellikle ilk sordukları “Hangi burçtansın?” oluyor. Aşkve evlilik kararlarında, hangi burçların daha uyumlu geçindikleri etkili faktörlerden biri. Bu yorumlara göre eş seçip, mutsuz olanların astrologlarıyla diyaloglarını merak ediyorum. Günlük burç yorumlarını okumadan güne başlamayanların sayısı hiç de az değil. Mal-mülk edinme, seyahate çıkma, sağlık konuları, konu-komşu ile ilişkiler ve daha niceleri, bu olup-bitenden habersiz yörüngelerinde binlerce yıldır dönüp duran gezegenlerin yolculuğuna bağlanıyor. Bu arada dünyada dev bir sektöre dönüşen astroloji (!) den, hiçbir şey üretmeden şöhret ve para sahibi olanlar acaba kendi fallarına bakıyorlar mı?
Ve… En vahimi ile sözümüzü bağlayalım: Gittikçe artan sayıda ana-baba, çocukları doğar doğmaz gezegenlerin konumuna göre zavallı yavrularının yaşamını ve mesleğini belirlemeye başlıyorlar.
Yeni nesillerin şanslı burçlarda doğmaları dileklerimle…