Dünyada ve Türkiye'de ekonomi
Ahmet Soyer Tekin2019'un sonuna gelirken Dünya yoğun bir gündemi geride bırakıyor. Birleşik Devletler'de yaşanan güç odaklarının mücadelesi, Avrupa ekonomisinde resesyon beklentisi ve tabi ki İngiltere'nin seçimler üzerinden Brexit meselesi... Tüm bunlara ek devletlerin 'soğuk savaşı' olan Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları.Bizi yakından ilgilendiren bu konu stratejik açıdan öneminin yanısıra ekonomik getirileri düşünüldüğünde adeta çıkış bileti halini almıştır.
Geçen yıldan itibaren beklenen büyük durgunluk başta FED olmak üzere Avrupa Merkez Bankalarını da genişleyici bir politika izlemeye itmiştir.Faizler indirilip piyasaya para pompalanmış büyümeyi sürdürücü bir politika üzerinde durulmuştur.Amerika'da her ne kadar bu aşı tutmuş olsa da Avrupa'da beklenen büyüme oranları yakalanamadı.Çin bu yılı adeta bir gerileme dönemi olarak geçirdi.
Türkiye yılın ilk üç çeyreğinde büyük bir kriz yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.Şimdilik krizin şiddeti biraz hafiflemiş gibi gözükse de ekonominin lokomotifi durumundaki İnşaat ve Otomotiv sektörleri bütçe disiplinini sarsacak biçimde devlet eliyle sübvanse edilmeye çalışılıyor.Hal böyleyken bu destekler çekildiğinde veya bütçe direnci kırıldığında ne olacağını tahmin etmek zor değil...
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyeleri hükümetten daha düşük faizlerle yurtdışından kredi bulurken hükümet CDC puanımızı bir türlü istenilen seviyelere getiremediğinden %6-7'lerle borçlanma yapabilir durumda.
Koca bir yılı geride bırakırken iyiye giden şeyler olmadı mı derseniz oluyor. Yukarıda da bahsettiğim üzere lokomotif sektörlerde devlet destekli de olsa kıpırdanmalar var. Ancak bu kıpırdanmanın büyümesi ve sürdürülebilir bir hâl alması devleti yönetenlerin bundan sonra sergileyeceği tutumlara bağlıdır.
Kanal İstanbul gibi kamuoyu tarafından henüz ne amaçla ve nasıl yapılacağı bile olmayan sözde "çılgın" bir proje geçim sıkıntısı çeken halkın sırtına yük yüklemekten başka bir şey değildir.
Ülkemizin güvenliğini sağlayan bir çok uluslararası antlaşma da olduğu gibi Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedeniyle yabancı devletlerin de elinde boğazı kullanmak hakkı vardır.Kanal İstanbul hayata geçtiğinde yabancı bayrak taşıyan gemileri hangi sebeple ve nasıl boğazdan değil de kanaldan geçireceksiniz?
Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan 3. Köprü ve Osmangazi köprülerinde olduğu gibi Deli Dumrul misali geçenden 3 geçmeyenden 5 lira mı alacaksınız?
Türkiye bir an evvel ileri demokrasi gerekliliklerini uygulamalı, hayallerden gerçeklere geçmelidir.Ekonomiye kalıcı çözümler getirmek yerine inatlaşmalarla yapılacak bir Kanal İstanbul projesi torunlarımızın bile sırtına yük olur.Eğitimi bilim temeline oturtarak,demokrasiyi geliştirerek sosyal yaşamda normalleşmeye gidilerek ekonomik sıkıntılar da çözüme kavuşabilir.Bunun akılcı yolu budur.
Yeni yılın Dünya'ya ülkemize ve vatandaşlarımıza güzellikler getirmesini temenni ediyorum...